“Yediğin Önünde Yemediğin Arkanda” Yeterli mi? Harlow ve Maymun Deneyi 

çim üzerinde İki Maymun

Bundan tam 63 sene önce (1968) Harry Harlow, Rhesus Maymunları ile bir deney yaptı ve bebeklere yalnızca besin sağlamanın sağlıklı bağlanma için yeterli olmadığını ortaya koydu.

Harry Harlow, psikolojik-bilişsel gelişim üzerine çalışmalarıyla tanınan Amerikalı psikologtur. Harlow; öğrenme, biliş ve hafıza konularında deneyler yapmaktaydı ve yavruların annelerine olan bağlılıklarını anlayabilmek adına Rhesus maymunlarıyla çalışmaya karar verdi. Maymunların davranışlarını sürekli bir şekilde inceleyebilmek için onları doğumlarından itibaren gözlemlemeye başlaması gerekiyordu ve bu bağlamda doğumlarından itibaren incelenmeye alınmış ve annelerinden yoksun büyütülmüş Rhesus maymunlarını kullandı. Harlow’un deneyleri, bağlanma kuramına inanılmaz katkılar sunmuştur (1)(2) .

Bebekler Neden Annelerine Bağlılar?

Harlow, annelerinden ayırdığı yavru maymunları yapay anneler ile yalnız ve sosyal bir yoksunluk içinde büyüttü. Yapay anne figürleri 2 türlüydü: birisi telden yapılmış ama üstünde süt şişesi olan ve yavruyu besleyebilen anne; diğeri ise tahtadan yapılmış ve kumaşla kaplanmış (yumuşak) ancak yavruyu besleyemeyen, gerçek bir maymuna daha çok benzeyen anne. Maymunların karnını doyurabilmeleri için demirden yapılmış, rahatsızlık veren anne figürüne tırmanmaları gerekiyordu(1)(2).

Yavru maymunlar, karınları acıktığında demirden yapılmış anne figürüne tırmanıp karınlarını doyuruyor ve karınları doyduğunda hızlıca kumaştan yapılmış diğer anne figürüne geri dönüyorlardı. Zamanlarının büyük çoğunluğu kumaştan yapılmış annenin yanında geçiyordu. Ayrıca uyku zamanları geldiğinde kumaştan yapılmış anne figürüne sarılıp uyuyorlardı. Deneyin pek çok farklı versiyonu daha yapıldı ve sonuç hiçbir zaman değişmedi: besini sağlayan anne figürünün telden yapılmış anne ya da kumaştan yapılmış anne olması fark etmiyordu, yavru maymunlar her hâlükârda zaman geçirmek için kumaştan yapılmış anneyi tercih ediyorlardı. Deneyin ilerleyen aşamalarında yavru maymunların bulunduğu ortama onlara korku verici figürler de sokuldu ve maymunların sığınmak için yine kumaştan yapılmış anneyi tercih ettiği görüldü(1)(4).

Deneyin bir başka versiyonunda anne figürleri biraz değiştirildi. Yine iki tür anne figürü vardı: ısıtılmış demirden yapılmış anne figürü ve soğuk kumaştan yapılmış anne figürü. Bu versiyonda maymunların zaman geçirmek için ısıtılmış demirden yapılan anneyi tercih ettikleri görüldü(2).

Harlow’un deneyinde gözlemlenen bulgular, beslenmenin sağlanması ve açlığın giderilmesinin bağlılık için kesinlikle yeterli olmadığını ortaya koydu. Yavru maymunlar fiziksel olarak rahatlığı, sıcaklığı ve bu rahatlığın getirdiği güveni tercih ediyorlardı.

Annelerinden Ayrılan Maymunlara Ne Oldu?

Harlow’un çalışmalarında yavru maymunların doğumlarından itibaren annelerinden ayrıldığını ve sosyal bir yoksunluk içinde büyütüldüklerini hatırlarsınız. Yavru maymunlardaki anne yoksunluğunun onları pek çok problemle karşı karşıya getirdiğini söyleyebiliriz.

Harlow, deneyde kullandığı Rhesus maymunlarını daha sonra tekrar inceledi ve bu yavru maymunların sosyal ilişkilerinde problemler yaşadığını gözlemledi. Gerçek bir anne ile kurulan anne-çocuk sevgi bağından uzak kalan maymunların ileriki yaşlarda sosyal ilişkilerinin büyük çoğunluğunun sekteye uğradığı ve güven duygularının derinden etkilendiği görüldü. Bu maymunlar akranları ile birlikteyken kendilerini rahat ve güvende hissetmiyorlardı ve sosyal becerileri çok zayıftı. Keza karşı cinsle ilişkileri de aynı şekildeydi; içlerine kapanıklardı, iletişim kurmakta güçlük çekiyorlardı ve cinsel donukluk yaşıyorlardı.

Anne sevgisinden yoksun kalmış ve sağlıklı bir bağlılık geliştirememiş maymunların çocuklarına karşı davranışları incelendiğinde sonuçlar yine olumsuzdu: bu maymunlar çocuklarına ilgi göstermeyi reddediyorlardı ve hatta onlara şiddet uyguluyorlardı(1)(2).

Araştırmalar sonucu annelerinden ya da bakım verenlerinden ilgi göremeyen çocukların yetişkinliklerinde büyük problemlerle karşılaştıkları bulunmuştur. Bu çocukların fiziksel koşulları ne kadar iyi olursa olsun (beslenmeleri, sıcak bir ortamda fiziksel bir rahatlıkta büyümeleri) bakım verene sağlıklı ve güvenli bir şekilde bağlanmadıkça beyin gelişimlerinde anormallikler olduğu görülmüştür. Ayrıca ruh sağlığı problemleri yaşama olasılıkları da ciddi oranda yüksektir.

İlgisiz bir biçimde büyütülen çocukların özsaygısı düşük olmaktadır. Problemin kendilerinde olduğunu düşündüklerinden dolayı sürekli kendilerini eleştirirler ve kendilerinden utanırlar. Çocuklukta yakınlık kurmayı öğrenemedikleri için ileriki yaşlarında da yakınlık kurmakta sorun yaşarlar ve sosyal becerileri düşük olur. Sosyal ortamlardan uzaklaşmayı tercih edebilirler, ilişkilerinde yaşadıkları problemleri çözmek için uğraşmazlar ya da ilişkilerinde aşırı fedakâr davranıp kendilerine zarar verebilirler(3).


Kaynakça

  1. Tuna, İ. (2018). Annenin bağlanma stili ile çocuk yetiştirme tutumu ilişkisinin incelenmesi (Master’s thesis, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü).
  2. Tüzün, O., & Sayar, K. (2006). Bağlanma kuramı ve psikopatoloji. Düşünen Adam19(1), 24-39.
  3. Cankardaş, S. (2018) Çocukluktan Yetişkinliğe Duygusal İhmal ve Etkileri. Online Psikoloji Dergisi, 15(1), 47-51.
  4. Şolt, A. (2011). Doğum sayısının anne-bebek bağlanmasına etkisi (Master’s thesis, Sağlık Bilimleri Enstitüsü).

Written by

Beyza Nur Ceylan

4 Posts

Ben Beyza Nur. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik öğrencisiyim ve TOG Vakfı’nın “Beni Anla Bana Anlat” projesinin koordinatörüyüm.
View all posts

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *