Kaygılı ve Stresli Durumlarda Ortaya Çıkan 5 Sağlıksız Başa Çıkma Davranışı

Hayatımızın bir kısmında, özellikle belirli dönemlerinde  kaçınılmaz bir şekilde stresli durumlarla yüzleşiriz. Haliyle bu zor durumlarla başa çıkma yöntemleri geliştirerek kaygı, stres, gibi olumsuz duyguları uzaklaştırmak isteriz. Bu gibi durumlarda kaygınızı başka bir yere yöneltmek, örneğin sevdiğiniz müzikleri dinleme, yakın hissettiğiniz arkadaşlarınızla bir arada bulunma gibi naşa çıkma davranışlarının kısmen de olsa sağlıklı olduğunu söyleyebiliriz.

Fakat bunlar haricinde hepimizin zaman zaman başvurduğu bazı sağlıksız başa çıkma davranışları ne yazık ki bizlere iyi bir çözüm aracı sunmaz, aksine bize ve çevremize zarar verebilirler. Hadi gelin bu sağlıksız savunma mekanizmalarından beş tanesini birlikte inceleyelim.


1) Zorunlu Pozitif Olma Hali

Muhtemelen sosyal medyada olduğunuz süre boyunca “good vibes only” (sadece iyi hisler) gibi sizi olumlu olmaya iten ve olumsuzlukları göz ardı eden cümlelerle karşılaşmışsınızdır. Ne yazık ki bu pozitiflik aşılama süreci günümüz sosyal medyasının vazgeçilemezlerinden. Tabii ki olumlu hisleri ortaya atmanın bir sorun olduğundan bahsetmiyoruz. Zaten olumlu hislerin hatırlanmasının, paylaşılmasının bireyin iyi oluşu için ne kadar önemli olduğunun da farkındayız, burada bahsetmek istediğimiz aşırı derecede olumlamanın verebileceği zarar üzerine. Toksik pozitivite mutluluğun ana kaynağı olmadığının farkında olmak gerekiyor. Aksine toksik pozitivite, olumsuz duyguları inkâr etme, küçümseme ve geçersiz kılmayı içeriyor.

“Çok düşünme pozitif ol”, “Ben yaptım o halde sen de yapabilirsin”, “Her şey yoluna girecek”, “Güçlü ol!” bu cümleler size tanıdık geldi mi? İşte gün boyu farklı mecralarca maruz kaldığımız bu cümleler ne yazık ki duygularımızı bastırmaya ve onları görmezden gelmeye sebep olmakta, Unutmamak gerekir ki sürekli olumlu bir eğilim göstermeye çalışmak, olumsuz duyguları yok saymak duygu düzenleme için oldukça zararlı davranışlardır.

Hayat bazen zorluklardan ibaret olabilir. Böyle durumlarda bünyelerimize zararlı bir şekilde pozitiflik aşılamaya çalışmak ne yazık ki hiçbir şeyi düzeltmeyecektir. Unutmayın; iyi ve kötü duyguların hepsi insanın vazgeçilmez parçalarıdır.


2) Sağlıksız İzolasyon

Uyum sağlanmayan bir çevreden kendinizi soyutlamanız ne yazık ki psikolojik olarak sağlıklı bir alışkanlık değildir. İçe dönük ve yalnız olmaktan keyif alıyor olabilirsin -ki bu oldukça normal bir durumdur- fakat iletişime ihtiyaç duyduğunuz anlarda en azından güvenli hissettiğiniz insanlardan bile uzak durmak ne yazık ki sağlıksız bir izolasyon sürecine, kendi içinde bir döngü oluşturan düşüncelere dalmanıza ve içinde bulunduğunuz sorunun daha da karmaşık hale gelmesine sebep olabilir.

Unutulmamalı ki bizler sosyal canlılarız. Her ne kadar içe dönük dışa dönük gibi kavramlar şimdilerde çok popüler olsa da, diğer insanlarla uygun bir şekilde bağlantı kurmak bizim yaşamımızın temelinde var. Binlerce yıl önce nasıl iletişim ve koordinasyon sayesinde atalarımız birlikte güçlü olarak hayatta kaldıysa aynı şekilde bin yıllar boyu aktarılan genetik mirasımız da bizden bunu istiyor: birlikte olmak ve ortaya çıkan sorunlarla ortak bir şekilde başa çıkmak.

En azından konfor alanı içerisindeki insanların düşüncelerimizdeki çarpıtmaları, sağlıksız ve mantıklı olmayan çıkarımları göstereceği durumlarda bile sorunun kendisiyle yüzleşmek konusunda adım atmamız oldukça mümkün. Bu sebepten ötürü stresli, kaygılı durumlarda güvenilir bir çevreden kendini soyutlamak ne yazık ki zorlu bir duygusal sürece sizi götürebilir.


3) Felaketleştirme

Olumsuz olaylarla karşılaştığımızda beynimiz zaman zaman bunun yaşanabilecek en kötü olay olduğunu bizlere hatırlatır. Felaketleştirme hepimizin zaman zaman deneyimlediği ve kolay bir şekilde çıkarsama yapılan olumsuz durumları ifade etmektedir. Ya siyah ya beyaz denilen uç düşüncelerin siyahını, aslında felaketleştirilmiş düşünceler kapsamaktadır. Aynı şekilde “En kötü haline hazırlanmak” bile zihnimizin belki de bilinçsizce yaptığı felaketleştirme örneklerinden biridir. Zihnin bu derecede olumsuzluk pompalaması durumun daha olumsuza gitmesinde rol oynayabilir. Daha çok stres, daha çok kaygının bir sebebi olabilir. Bu yüzden olumsuz düşüncelerin aşırılığı, işin içinden çıkılmaz bir döngü haline gelebilmektedir.

Bu felaketleştirme sürecinin üstesinden gelmek için en kötü birkaç sonucu düşünmek, ardınan bunların gerçekte ne kadar muhtemel olabileceğine dair bir sorgulama yapmak gerçeğe bir adım daha yaklaştırabilir. Eğer sonucun hala en kötü olacağına dair içinizde bir şüphe varsa o durum hakkında esnek bir plan yapmak, risk faktörlerini şeffaf bir şekilde ortaya koymak işe yarayabilir. Bu durum size ileriye dönük bir güven verebilir.


4) Duyguları Bastırmak

Kimsenin duygularını umursamadığını düşünerek veya duygularını ifade etmenin bir zaman kaybı olduğunu düşünerek onları bastırmak çok kolay bir kaçış yolu olabilir. Bu bastırma duygusu artık kontrolünüz olmadığını inandığınızda devreye giren bir çeşit savunma mekanizmasıdır. İkinci maddede de belirtildiği üzere duyguları bastırmak, duygu üzerinde özdenetimimizi azaltmakta ve ipleri çoğu zaman kendi elimizden bırakmamıza sebep olmaktadır.

Kendine ve başkalarına zarar vermeden yapılacak olan duyguların ifade edilmesi oldukça yararlı bir süreç olarak görülmektedir. Sıkça duyulan “olumsuz bir duyguların kağıda yazılması ve imha edilmesi” de bu sürecin bir parçasıdır. Güvendiğiniz bir çevreye sahipseniz duygularnızı sözel bir şekilde ifade etmek oldukça faydalı olacaktır. Duygularınız yoğun bir şekilde başka insanlara açmak istemeyebilirsiniz, bunun yerine bir yastığa bağırmak, dans etmek gibi duygunuzun fiziksel olarak ortaya çıkmasına izin verebilirsiniz. Unutulmamalı ki basit görülen bu süreç bile duygu düzenleme sürecinin en temel parçasıdır.


5) Geçmişi Romantize Etmek

Farkındayım bu belki de aralarında kontrol etmesi en zor olan davranışlardan. Özellikle şimdiki zaman bizlere oldukça umutsuz ve çekilmez geldiğinde ve anda kalmak zor olduğunda romantik gözlükleri takıp geçmişe bakmanın bir çekiciliği var, bu gerçekten inkar etmesi çok zor bir durum. Kimi zaman olayları yeniden yeniden zihnimizde yaşamak, onları bazen değiştirmek ve tekrar tekrar yüzümüzde gülücükler açarak hayal etmek oldukça hoş. Fakat hatırlamak gerekir ki geçmişte olan olaylar oldu, ardından bitti. Artık değiştirmek veya yeniden yaşamak ne yazık ki imkansız (ta ki zaman makinesi icat edilene kadar, ama henüz icat edilmediği için geçmişi geri getiremeyeceğimizi var sayıyorum ?).

İfade ettiğim gibi geçmişte kalınan anlar muhtemelen onları değiştirmek, farklı sonuçlarını düşünmek üzere tekrar tekrar zihnimizin kurduğu ve bize nostaljik efektlerle gösterdiği kayıtlardır. Ama unutulmamalı ki nostaljik hayal içinde yaşamak ve olası başka sonuçları düşünmek şimdiki zamanda yararlanmanız gereken fırsatlardan sizi mahrum edebilir. Bu yüzden geçmişte yaşanılan olaylardan ziyade geçmişte yaşanılan olayların bıraktığı ve şimdi devam etmekte olan etkiler üzerine düşünmek daha faydalı bir süreçtir.

Şimdiki zaman oldukça karamsar gelebilir, ama şimdiyi nasıl ele aldığınız ve bakış açınız şimdiyi değiştirmek için önemlidir.



Bu yazıya Psych2Go adlı YouTube kanalının yaptığı içerik kaynaklık etmektedir. Videoyu şuradan izleyebilirsiniz:

Written by

Abdurrahman Çetin

4 Posts

Ben Abdurrahman, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik programı öğrencisiyim. Psikoloji bilimini anlaşılır kılmak ve siz değerli okurlarımıza sunmak adına yazı ve araştırmalarımı paylaşıyorum. Benimle iletişime geçmek için aşağıdaki sosyal medya butonlarını kullanabilirsiniz.
View all posts

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *