Erkeklerde İntihar Oranı Kadınlara Göre Neden Daha Yüksektir?

İnsanı dolaylı veya doğrudan olarak etkileyen sosyal, ekonomik olaylar hep merak konusu olmuş; insanın psikolojik temelli araştırmalarında kaynak görevi görmüştür. İntihar, bireyin kendi iradesi dahilinde yaşamına son vermesidir. Sosyal bir varlık olan insanın kendi hayatına son vermesi, haliyle insanı merkeze alan sosyoloji ve psikoloji bilimlerinin konusudur. Bu yazımızda da modern toplumun yok sayılamaz bir olgusu olan intihar kavramı ve intihar sürecinde oluşan bireysel cinsiyet farklılıklarını inceleyeceğiz.

Dünyadaki intihar vakalarına bakıldığında günde yaklaşık bin kişinin intihar sebebiyle öldüğü ve kırk iki saniyede bir kişinin ise intihar girişiminde bulunduğu gözlemlenmiştir. Olgular incelendiğinde ise erkeklere oranla kadınlara daha çok depresyon teşhisi konulduğunu, kadınların ve erkeklerin aynı oranda intihara kalkıştığı ama erkeklerin sonuçlandırma konusunda daha kararlı olduğu gözlemlenmiştir.


Peki kadın-erkek arasındaki intihar fark neden kaynaklanıyor?

Temel unsurlardan birisi iletişimdir. Kadınlar erkeklere oranla hislerini, yaşantılarını paylaşmaya erkeklerden daha çok yatkındır. Erkekler ise sorunlarını kendilerine saklama eğilimi gösterirler. Bunun temel nedeni ise medeniyetler boyunca erkeğe yüklenen ‘güçlü’ olma özelliği ve duygusuz yetiştirilme olarak görülür. Toplumumuzun diline yerleşen “erkekler ağlamaz” sözü de buna kanıt olarak gösterilebilir.

Erkekler küçük yaşlarından itibaren duygularını ifade etmemek üzere şartlandırılır. Çünkü duyguları ifade etmenin zayıflık göstergesi olduğu düşünülür. Bunun sonucu olarak erkekler tıbbi ve psikolojik yardım almaktan çekinir hale gelirler. Problemin farkında olmalarına rağmen baskılamaları, ataerkil yapının topluma etkisindeki üstünlüğünü gösterir.

Psikolojik yardım yerine ‘kendilerine ilaç verir’ hâle gelirler. Erkekler arasında sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı kadınlara nazaran iki kat fazladır. Duygularını bu şekilde bastırmayı seçen erkekler maddelerin içerdiği sakinleştiriciler nedeniyle sorunlarını atlatmış gibi hissetseler de aslında bu maddeler içten içe üzüntü, kaygı, stres ve depresyonu daha da derinleştirir.     

Bunların yanı sıra, cinsiyete dayalı ortaya çıkan bu farklılığın sebeplerinden birisi de birçok toplumda erkeklerin “aile kurucu” yapısından kaynaklanan ve kendisinin çalışmak zorunda olup; ailesine tek başına bakmakla yükümlü olduğu görevi üstlenmesidir. Ailenin tüm maddi sorumluluğunu eline almak zorunda kalan erkek, düşük ücretle çalışma, ekonomik kriz ya da işsizlik gibi durumlarda ciddi bunalımlara girebilir.

Tüm bu veriler toplandığında, erkeklerin yalnızlık duygusu kadınlara göre çok daha kuvvetli olmakla beraber stres ve depresyonun ortaya çıkardığı en ileri sonuç olarak intihar gerçekleşir.

Written by

Abdurrahman Çetin

4 Posts

Ben Abdurrahman, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik programı öğrencisiyim. Psikoloji bilimini anlaşılır kılmak ve siz değerli okurlarımıza sunmak adına yazı ve araştırmalarımı paylaşıyorum. Benimle iletişime geçmek için aşağıdaki sosyal medya butonlarını kullanabilirsiniz.
View all posts

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *